19 August 2013

Robinson 389 Üzerine

Bugün Robinson kitabevinin nakit sıkıntısı içinde olduğu, Robkart (adı çok kötü) ile bu sıkıntıları aşmaya çalıştıkları haberleri yayıldı bolca twitterda. Çok sevdiğimiz, instagram-tumblr gençliğinin hayalini süsleyen tarzda, içi bilgi ve kültür dolu bir dükkan Istiklal üzerinde. Ve maalesef yokolmak üzere. Ama istediğimiz kadar Robkart alalım, Robinson'un eninde sonunda artan kiralarla başa çıkamayacağı ortada. Istiklal'de tek tük çok nadir eski dükkanlar kaldığını, mekanların ya çağa ayak uydurduğunu (her zaman iyi bir şey değil ve/veya iyi şekilde kotarılamayabiliyor) ya da kapandığını zaten şöyle bir gezince farkedersiniz. Bu da aslında bakınca çok normal. Niye mi?

Ortaokul lise yıllarımda annem-babam ile en büyük kavgam Taksim'e gitmek veya gitmemekti. Oraların tinerci yuvası, travestilerle dolu olduğunu iddia ederler, beni korumaya çalışırlardı. Ki bunu diyen babamın ofisi de Istiklal Caddesi üzerindeydi. Her ne kadar hiç bir zaman özellikle caddenin üstü çok kötü olmasa da hepimiz biliyoruz ki bir ara Taksim'den Asmalı'ya hatta Galata'ya kadar uzayan hat, bugünkü kadar güzel değildi. Sonrasında belli başlı yerler açıldı, bu hat ilgi geçti, ilgi daha çok mekanın açılmasına sebep oldu, böylece daha çok ilgi çekildi vs vs. Yani Babylon açılmadan önce Asmalı'dan yer kiralamayı düşünün, bir de bugünlerde oralara istenen kiraları düşünün. Aradaki dağlar kadar fark ortada. Artık oralarda olmanın maddi yükü, bizim gibi gençlerin takılabileceği bütçelerle karşılama bandını geçmek üzere. Türkiye'de içki içmek, inanılmaz pahalı bir fenomen olsa da, AKP'nin de karşı tutumu ile beraber, artık Taksim-Asmalı hattının genel gider kalemleri, içki ile karşılanabilecek bandın üstüne çıkıyor. Robinson da bundan payını alıyor. Kitap, itiraf edelim veya etmeyelim, eskisi gibi büyük bir sektör değil. Bunda insanların (hem Türkiye hem dünyada) genel kültür seviyesinin azalmasının yanı sıra Kindle-vari dijitalleşmenin de payı var. Ve ileride, kitap almak ile plak almak aynı kategori içine sokulursa şaşırmayın. Bu yüzden Robinson, instagram veya tumblr gibi, geçmişe sephia bir özlemle bakanların mekanı. Zamanla gittikçe daha da sephia'laşacak. Istiklal'e ilgiyi çeken, buraları gençliğin merkezi yapan Robinson, Babylon, Otto vs gibi yerlerin ya zamanla çektikleri ilginin altında maddi olarak ezilmeleri ya da Babylon gibi el değiştirmeleri çok garip değil. Şu an cadde üzerinde bir mekanın kirası 40.000 TL civarında. Bunu Robinson karşılayabilir mi sizce?

Bu "içkiden-kitaptan geçinme" bandı aşılıp, bu tip kiraları ödeyebilecek yerler ile dolacak Istiklal Caddesi. Kötü mü? Bizim için evet. Ama belki başka bir tür tüketici için değil, bu geniş açı ile de bakmak lazım. Yeni, belki de Lucca-vari yerler açıldıkça oraların kiraları ve genel giderleri daha da artacak. Ve onlar da bir süre sonra müşteri sıkıntısı çekecek. Çünkü Istiklal'i şu anki Istiklal yapan ben-sen-o, artık oralarda olmayacak ve buna hayat vermeyecek. Bu müşteri temeli boşalan mekanlar da zamanla buradan uzaklaşacak (ki fiziki yetersizlikleri, otopark imkanları, kırık dökük kaldırımları ile Beyoğlu'nda bu değişim daha hızlı olacaktır başka bir yerden). Ve artık (belki de) 60.000 TL kiraları olan mekanlara talip çıkmayacak ve bu rakamlar tekrar düşecek. Kendi dengesini bulacak. Ama biz bir sürü eski mekanı kaybetmiş olacağız. Kaybetmediklerimiz de değişim geçirmiş olacak.

Beyoğlu, her zaman kendi dengesini bulmuş, tarih içinde zaman zaman soluğu azalmış, zaman zaman acaip coşmuş bir yer. Şu an yaşadıklarımız, ne kadar tersine yüzmeye çalışsak da tarihin en doğal akışı. Bir örnek vereyim daha net olsun. Ilk Cihangir'e taşınıyorum dediğimde annemler "oralar tinerci çapulcu mekanı saçmalama" demişti. Anneannem ise "bayılırım oralara, Istanbul'un en güzel yeri" demişti. Her jenerasyonun aynı mekanı algısındaki gitme-gelme, Beyoğlu ve civarının genel gidişatını aslında baya net ortaya koyuyor.

Bir eleştiri de Gezi ruhunu besleyen bizlere. Idealistiz, özgürlükçüyüz, çevreciyiz. Ve bunlar muhteşem şeyler. Ama bunu katıksız romantizm ile yapmak, hiç bir zaman bu idealleri başaramamak aynı zamanda. HES'lere ve onların yıkımına ben de karşıyım. Nükleere de karşıyım. Ama o zaman bu kullandığımız enerji nereden gelecek? Rüzgar veya güneş enerjisi yetmez. Kömüre geri dönmeyeceğiz. Doğalgaz da bir yere kadar. Karşı çıktığımız şeyler çok doğru ama birilerinin bizi dinlemesi için aynı şekilde bir çözüm getirmemiz de gerekmiyor mu?

No comments:

Post a Comment