28 November 2012

Octopus ile Bilek Güreşi

Bugün güne, okullarda değişen kılık kıyafet kuralları ile başladık. Medreruno'nun şahane bir yazısı var, zaten link ve RT manyağı oldu, okumuşunuzdur. Son derece samimi bir yazı, samimi olduğu kadar da kendi düşüncesini söyleyen ama başka her düşünceye de açık bir yazı. Yani ister katıl ister katılma.

Dün Taksim Meydanı'nı konuşuyorduk. Öğleden sonra muhtemelen Taksim Camii'ni de konuşuruz. Bir ara gündemimiz Çamlıca'daki camii idi, Uludere dedik, +24 dedik, internet yasakları dedik. Devamlı bir şey diyoruz. Alabildiğimiz sonuç? Ben takip etmeyi bıraktım ama sanki pek sonuç alınabiliyormuş gibi değildi en son, birşeyler değiştiyse söyleyin lütfen.

Ben, sen veya benzer kafadaki insanların (yazının kolaylığı açısından biz olarak adlandırıyorum) üniversal kabul ettiği bazı değerler var. Kimsenin kimseye zarar vermemesi, bilginin sansürlenmemesi ve ifade özgürlüğü, tolerans bıdı bıdı. Sonra "biz"den ayrı başkalarının değerleri var, onları da onlar üniversal görüyorlar. Haklı olduğunu düşünmeyebilirsin ama (mesela şu an ezan okunduğundan aklıma geliyor) o insan için olmazsa olmazlardan biri karşısındakinin müslüman olması veya namaz kılması olabilir, bir başkası için caz dinlemesi olabilir, bir başkası için futbol oynaması olabilir. Yani herkes için, kendi fikrince bir "ileriye gidiş" yolu var. Ve bu yollar ciddi farklı.

"Biz"in ileriye gidiş yolundan çok farklı, hatta zıt yollardayız şu anda ülkece. Olaya genel olarak bakınca öyle görüyorum; kızıyorum kendi değerlerimle uyuşmadığı için ama aslında başkasının değerleriyle uyuşuyor. Kabul edelim ki aslında galibi belli bir kavganın içindeyiz de: rakibimiz devleti, parayı, yargıyı, polisi, her çeşit denetimi eline geçirmiş durumda. Kavga, bardağın son damlası, son kalelerin inmemesi için. Ve maalesef, "biz"in yeteri kadar çalışkan olmadığını da düşünüyorum. Rakip her koldan ilerliyor, biz gündeme karşı çıkıyoruz. Okullarda kılık kıyafet değişiyor ama biz onun kavgasını verirken, müfredat her gün daha da değişiyor. Taksim'deki kışlayı tartışırken aslında Tarlabaşı'nda yokedilen tarihi/yaratılan yancı değerleri unutuyoruz. Bunun gibi bir çok şey daha var. Biz bir bilek güreşine girişiyoruz ama Octopus'un başka kolları hep farklı cephelerde bizi yenilgiye uğratıyor. Hepsine de yetişemiyoruz.

Umutlu olmadığım ortada, yine de elimden geleni yapıyorum hayatımda.

19 November 2012

Riff Riff Sorular (Müzik Denemesi)

Bu kadar yıldır kendimce müzik dinlerim, kafamda hala bazen saçma sorular oluşuyor:

- Mesela yakında bir torba CD aldım yine. Mumford&Sons, The XX, The Killers fln gibi yeni albümler. Özellikle Mumford albümünde, hatta bir önceki albümlerini de dahil edebiliriz buna, bütün şarkılar fazla aynı geliyor kulağıma. Bu, bir grubun sound'unu oturttuğuna mı yoksa hep aynı şarkıları yaptığına mı delalet? Bunların arasındaki ince çizgi nerede? Ben bazen bulamıyorum çünkü.

- Çetin Cem Yılmaz kişisinin yazısı var burda, baya taze an itibariyle. Ben de mevzuu bahis konserlere gitmedim açıkçası, yanlış yapmış olabilirim ama olan oldu ve ben gitmedim. Ama tartışılması gereken çok nokta yok mu? 24 yaş sınırı ne oradan başlayalım? Istanbul müzik piyasasında adam gibi tanıtım yapılmamasına ne demeli? Ses sistemlerinin genel olarak boktanlığı? Toplu olarak eğlenmeyi becerememizi zaten artık geçiyorum.

- Roger Waters konserine presale için yazılmıştım, tombalada piyango bana vurmuş (vurmamasını beklemiyordum, zira kaç kişi böyle bir iş yapmıştır ki, tanıdığım ve başvuran diğer insanlara da çıkmış zaten). Ama biletler 550 TL golden circle, 270 TL ön sıralar için. Madonna 600TLydi, RHCP de oralardaydı. Standardı böyle mi belirlemiş olduk artık. Peki 3 Haziranda yapıalcak konserin yeri ITU Stadı olarak geçiyor, orası neresi?

- Kafamda R.E.M'in Nightswimming'iyle uyandım bu sabah. Tavsiye ederim, uyanır uyanmaz çok iyi geliyor. Michael Stipe'cıların her insanın içinde dokunduğu enteresan bir noktası varmış gibi geliyor bana. Bir farklılıkları var ama isim bulamıyorum bu hisse tam olarak; kupa büyüklüğü fln değil bu yani farklı bişi.

- Hala niye CD alıyorum? Onu da bazen anlamıyorum. Yani cevapları var; sanatçıya saygı, para verdiğin bir şeye daha çok değer verme hissi, koleksiyon merakı, mp3'ün mass halinde indirildiğinden şarkıların anlamını kaybetmesi, single'lardan ziyade bir albüm bütünlüğü gibi. Baya mantıklı geliyor ama bazen CD'nin yerini ne alacak diye merak ediyorum hala. Kasetten CD'ye geçen evrim adımından sonra mp3'ün gelmesi hala içime sinmiyor; fiziksel olarak bir sonraki adım ne olacak merak ediyorum açıkçası.